BIR EFSANE SEHIR ISTANBUL


Bu Efsane Şehir

BELKİ DE BÖYLE BAŞLADI İSTANBUL 
Ne zaman ve kimler ayak bastı buraya ilk kez bilinmez
Çok uzun bir zaman evveldi kuşkusuz
Gelenler bir tepeden baktılar bu yerlere
Denizi seyrettiler nefeslerini tutup
Burası ne bir ada ne de bir yarımadaydı
Ama denizle çevrili hissettiler kendilerini her an
Tepeleri yemyeşildi
Tüm yabani otlar , çalılar , ağaçlar
Boğazın akıp giden sularına yansımıştı sanki
İnanılmaz bir sessizlik sarıyordu tepeleri
Yayılıyordu sahillere bir yumuşak el gibi
Çadırlar kuruldu tepelere
İlk sözler dağıldı atmosfere
Şehrin semaları ilk kez titredi insan sesi ile
Ve ilk kez taşlar arasına sıkıştı sözler
Bulutların sesleri duyulmaz oldu bir an
Bir kaç kanat sesi yükseldi maviliklerden
Tüm tepeler derin bir nefes aldı
Tüm korkuları sakladılar nefeslerinde bir an
Sonra bu olağan dışı günün 
Gecesi
Yürüdü tepelerin doğusuna
Ay uzandı merakla boğazın sularına
Ve yakamozlar oluştu ilk insanlı günün gecesinde
O zaman  adı yoktu bu tepelerin
Hava
Su 
Toprak HÜRDÜ…..
Yeşil ve mavi saftı
Toprağın altı insanla tanışmamıştı henüz 
Toprak saf ve üretkendi
Gelen insanlar tepelerden vadilere
Oradan da boğazın kıyılarına indiler
Vadiler yemyeşildi
Ve DOĞA
İnsanların hilelerini  bilmiyordu henüz
Kucak açtı gelenlere
Yer gösterdi sağında solunda
Renklerini bürüdü gözlere
           
         Işte bu şehrin ilk sakinleri
        Böyle karşılandı bir ilkbahar mevsiminde
 
İki sıra  çadırlarını kurdular
Ve de şehrin ilk sokağı oldu bu çadırlar arası
Sonra kerelerce değişti bu sokağın
Adı
Sanı
Hikayeleri
Alın yazısının ilk harfleriydi bunlar
Bütün şehir bu sokaktan hale hale büyüdü
İlk yağmur da yağdı o Salı gecesi
Tufan gibi indi yağmur
Acımasızca vurdu toprağa
Bir hırçınlık dalgası geçti havadan
Belli belirsiz bir tedirginlik  yayıldı vadilere
Orman  dalgalandı
Tüm böcekler, kuşlar kaçıştı bir an
Kartallar olağandan yükseğe tırmandılar gökyüzünde
Kurtlar değişik uludu ilk kez
DOĞA sanki binlerce sene sonra olacakları
                                                 hissetmişti damarlarında…
Uyardı toprağı gümrah sularıyla
Oluk oluk indi aşağıya
Ne sel oldu
Ne de toprak kaydı
Ve de 
Toprak suyun hırsını emdi  gövdesine
Tonlarcasını gönderdi derinlere
Ama suların isyanı bitmiyordu yeraltında bile
Bitkilerin köklerine saldırdılar o hırsla
Emdiler öfkeyi bitkiler
Daha gümrah oldular
Ayaklarına dolandılar yeni gelenlerin
Ve de
İlk orak darbelerini o Çarşanba günü yediler
Gelenler dalga dalga gözdağı veriyorlardı sanki
Heryerde aynı şey olmuştu dünya yüzünde
Ama burası bir başkaydı
Yerlerin en eskisi ve en büyülüsü olacaktı
O gün buraya ne ad kondu bilinmez
Ama bu şehre tam 360 defa isim verildi
Bu güzelliklere her gelen damgasını vurmak istedi
Hepsi geldi..yaşadı…ve gitti
Döllerini bırakıp gittiler
Dört bir yandan seyretti deniz onları
Binlerce yıllık
Sevgiler..kıskançlıklar..ihtiraslar, ölümsüz aşklar
Sürüklendi rüzgarla denize
O bildik sert kuzey  rüzgarı
Taşıdı herşeyi denizin kucağına
Sakladı adaların kuytu köşelerine
Eğer dolaşırsan oralarda
Görür ve duyarsın tüm bunları
Tüm bunları taşıyan bir gözyaşı iner yanağından
Düşer……
Darmadağın olur kirli toprakta

C Y Öncelay

Temmuz 1998

Comments

Popular posts from this blog

SORCHUS ARVENSIS ( a terrorist plant? )

BIR ZAMANLAR TURKIYE 1